Ayşe Umur, Basım Sektörüne Katılacak Öğrencilere Seslendi
Yaşadığımız salgın nedeniyle, üniversite öğrencileri bu eğitim yılına, uzaktan çevrim içi derslerle başladı. Fiziksel olarak okula gidilmeyen bu zamanlarda seminerler de çevrim içi çözümlerle gerçekleştiriliyor. Bu bağlamda; BASEV Kadın Platformu Yükseköğrenim Komitesi tarafından organize edilen, BASEV ve Umur Akademi iş birliği ile “Sektörümüze Hoş Geldiniz” başlığı altında düzenlenen çevrim içi seminerde, BASEV Yüksek Danışma Kurulu Başkan Yardımcısı ve Umur Basım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Özden UMUR; Basım Teknolojileri Bölümü ile Basım ve Yayım Teknolojileri Programı birinci sınıf öğrencilerine seslendi.
20 Kasım 2020 tarihinde Zoom üzerinden gerçekleştirilen seminere; Marmara Üniversitesi Uygulamalı Bölümler Yüksekokulu Basım Teknolojileri Bölümü, Marmara Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Basım ve Yayım Teknolojileri Programı, İstanbul Arel Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Basım ve Yayım Teknolojileri Programı ve İstanbul Aydın Üniversitesi Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu Basım ve Yayım Teknolojileri Programı birinci sınıf öğrencileri katıldı.
BASEV Kadın Platformu Yükseköğrenim Komite Sorumlusu Tuğba TUNÇBİLEK ARICI’nın moderatörlüğünü üstlendiği ve 77 öğrencinin katıldığı toplantıda Ayşe Özden UMUR öğrencilere; basım sektörü, kariyer inşası ve kişisel gelişim hakkında bilgi aktarımında bulundu. Bu bilgi paylaşımını da Ayşe Özden UMUR belirli başlıklar altında gerçekleştirdi.
UMUR, konuşmasına ‘’Ben öncelikle öğrencilerimizi selamlamak istiyorum ve sektörümüze hoş geldiniz demek istiyorum. Sohbetimize başlamadan önce de; BASEV platformuna, Yükseköğrenim Komite Sorumlusu Tuğba TUNÇBİLEK ARICI’ya, Dr. Öğretim Üyesi Elif URAL’a, Dr. Yasemin SESLİ’ye, BASEV Kadın Platformu Yönetmeni Ayşe KÖZSEBAY’a çok teşekkür ediyorum. Öğrencilerle bir araya gelme konusunda çeşitli çalışmalar yapıyorlar, ben de bu iletişim kanalının bir parçası olduğum için hem gurur duydum hem de çok önemsiyorum. Öğrencilerimizin katılımını sağlayan okullarımıza da teşekkür etmek istiyorum. İstanbul Arel Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi Gamze ŞENTÜRK’e, İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Özgül YAMAN’a, Marmara Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Lutfi ÖZDEMİR’e ve Doç. Dr. Ahmet AKGÜL’e teşekkür ediyorum.’’ ifadeleriyle başladı.
‘’Pandemi sürecini bir fırsat olarak da görebiliriz’’
Akabinde de Ayşe ÖZDEN UMUR’un ele aldığı ilk konu pandemi süreci oldu. UMUR, öğrencilerine bu dönem için yorumunu ‘’Evet zor bir dönemdeyiz, dünyada nerdeyse yüz yılda bir yaşanabilen karanlık denebilecek bir dönemden geçiyoruz. Ama aslına bakarsanız bu gelişmelerin önemli bir bölümü zaten yaşanacaktı. Mesela bugün bu semineri Zoom üzerinden yapmayı doğal bir iş akışının içerisinde görecektik, pandemi nedeniyle ise bu durum biraz öne çekilmiş oldu. Bunu bir fırsat olarak da görebiliriz. Üniversite yıllarınız içerisinde sizin bu dönemi yaşıyor olmanızı, bir fırsat diye de düşünebiliriz. Her zorluk aslında fırsatları da birlikte getiriyor. Yıllar önce, birkaç kere iş kurup başarısızlığa uğramış bir arkadaşım, “hiçbir zaman yılmadım çünkü babam bana her düştüğümde yerden bir avuç toprak alıp kalkmayı öğretmişti” demişti. Hep aklımdadır bu. Fırsatları her zorluk sırasında görmeye çalışırsak, bakmayı değil görmeyi becerebilirsek, bardağın hep dolu tarafını görmeye çalışırsak, aslında içinde bulunduğumuz dönemin, özellikle de öğrenim aşamasında olan grup için bir şans olduğunu söyleyebilirim’’ şeklinde yaptı.
Ayrıca pandemi sürecinde; verilen çevrim içi kurslardan, konserlerden, tiyatrolardan ve benzeri etkinliklerden bahseden UMUR, bu süreçte bu gibi aktivitelerin daha ulaşılabilir olduğunun da altını çizdi.
Ayşe Özden UMUR’un konuşmasını ‘tasarruf’ başlığına geçerek sürdürdü. Tasarrufun öğrencilere sağlayacağı kazanımı ve öğrenci bütçesiyle bile tasarruf yapılabileceğini ‘’Tasarruf da benim bu süreçte önem verdiğim başlıklardan biri, kişisel gelişim bakımından. Tasarruf da yapabiliriz bu süreçte; yol paramızdan, dışarıda yemek zorunda kaldığımız öğle yemeklerinden, içtiğimiz çay, kahveye varana kadar… Bu tasarrufları da kendi gelişimimize yatırıma dönüştürebiliriz. Bu bir bilgisayar almak olabilir, bizi geliştirecek kurslara katılmak olabilir.’’ sözleriyle anlattı.
Günlük yaşam içerisinde edilgen olmaktan çıkmamız gerekiyor
Ayşe Özden UMUR’un öğrencilere hitap ederken altın çizdiği bir diğer nokta da edilgen değil etken olmaktı. UMUR, bu konuyu ‘’ Günlük yaşam içerisinde edilgen olmaktan çıkmamız gerekiyor. Önceki jenerasyonlar, yani bizler, daha edilgen bir yapıda yetiştik. Daha ezberci bir eğitim sisteminden geçtik. Ailemizde de aile büyüklerinin sözü hep geçerli oldu, küçüklere verilen söz hakkı limitliydi. Ama bugün birçok şey değişti. Bir bireyin bugün hem aile içerisinde hem de toplum içerisinde söz hakkı sahibi olması lazım. Zaten yeni kuşaklar bunu çok güzel başarıyor ve kendilerini bu şekilde ifade ediyorlar. Biraz evvel söylediğim şeyi fütüristler çok güzel ifade ediyor. Geleceğe hazırlanmak değil, geleceği hazırlamak diyorlar. Yani sizin için hazırlanmış bir geleceği mi yaşamak istersiniz yoksa sizin tasarladığınız bir geleceği mi diye soruyorlar. Konfor alanında kalmak isteyenler bu soruya, evet ben bu şekilde yaşayabilirim diyorlar. Ancak konfor alanından biraz çıkabilenler, fark yaratanlar oluyor. Fark yaratanlar da gelecekteki arzulanan, beklenen bireyler olacaklar. Bu hem iş yaşamı için böyle hem de toplum için böyle ve iyi bir aile kurabilmek için de bu geçerli. Ailenin hep altını çiziyorum çünkü; burada başarabildiğiniz şeyler, toplum içerisinde ve mesleki yaşamda da başarabileceğiniz şeyler oluyor. Hayattan ciddi beklentileri olmayanlar için çok da fazla seçim yapmaya gerek kalmıyor. Kendileri için tasarlanan geleceğe razı oluyorlar. Ama biz bu edilgen yapıdan çıkmak istiyorsak, kendi geleceğimizi tasarlamak istiyorsak neler yapmalıyız? Bu konuda aslında karşımıza birçok fırsat çıkıyor, yeter ki bu fırsatların farkında olalım ve hedeflerimizi koyalım. Çünkü hedefler olmazsa bu fırsatlar önümüzden gelip geçer ve yakalayamayız. Yıllar önce katıldığım bir eğitimde, eğitmen bunu çok güzel örneklendirmişti. ‘’Fırsat treni önünüzden hep gelip geçer, trenin geleceğini önceden görebilenler, hangi durakta duracağını araştırıp öğrenenler ve o durakta elinde bavulu hazır gidenler o trene binebilir’’ demişti. Bu benim aklımdan hakikaten çıkmıyor.’’ şeklinde açıkladı.
Akabinde ise Ayşe Özden UMUR öğrencilere nasıl kendilerini hazırlamaları gerektiğini ‘’ Dünya ekonomik forumu raporunda şöyle bir cümle var, bugün şirketlerin arama kriterleri arasında yer alan maddelerin üçte biri gelecekte geçersiz olacak. Geleceğe ancak yeni beceri setleriyle hazırlanabiliriz. Teknolojinin gelişmesiyle insanların önceden yaptığı işler geçersiz hale gelebiliyor. İnsanın mevcut bilgilerine ve birikimlerine daha az ihtiyaç duyulduğunu söyleyebiliriz. Peki o zaman bu yola nasıl çıkalım? Ben üç ana başlık ile toplamayı planladım. Bir kendi gelişimimiz, biraz evvel bahsettiğim gibi aileden başlayarak ilerleyen bir süreç. Mesleki gelişimimiz ve bilgilerimiz de diğer iki başlığımız. Öncelikle kendi gelişimimiz için kendimizi tanımak ilk adım diyebiliriz. Bunun için de çoğunuzun duymuş olduğunu tahmin ettiğim SWOT analizini yapmayı öneririm. Yani güçlü yönlerinizi, zayıf yönlerinizi, geliştirmeye açık yönlerinizi ve fırsatlarınızı bilirseniz kendi geleceğinizi tasarlamak için iyi bir alt yapıyla yola çıkmış olursunuz. Hedefleri oluşturmak; iyi ve gerçekçi hedefler koymak çok önemli. Gerçekçi hedef, kendimizi iyi tanıdığımızda yapılabilecek bir şey diyebiliriz. Hedef koyarken de iş yaşamına yönelik hedefleri örnek vereceğim, sayısız konuda hedef belirlenebilir. Siz işveren olsaydınız, nasıl bir gençle çalışmak isterdiniz diye kendinize sormanızı öneririm.’’ diye anlattı.
Ayşe Özden UMUR, sosyal medya kullanımı hakkında da tavsiyelerde bulundu
Bugün sosyal medya hemen hemen herkesin hayatına girmiş durumda. Ayşe Özden UMUR’da öğrencilere seslendiği seminerde bu konuyu atlamadı ve ‘’ kendinizi sosyal medyada doğru konumlandırmanız gerekiyor. Mevcut bilgi ve becerilerinizi de orada göstermek için Linkedin’i profesyonelce kullanmayı bilmemiz gerekiyor. İnsanların sizi hatırlaması için yaptığınız çalışmaları oradan paylaşabilirsiniz. Profesyonel çevrenizi daha bugünden, üniversite yıllarından başlayabilirsiniz. Bu iletişim ağınızı ne kadar genişletirseniz, ileride de size geri dönüşü o kadar olacaktır. Sosyal medyayı; zamanımızı tüketecek ve bize bir şey katmayacak şekilde de kullanabiliyoruz zaman zaman. Hepimiz bu tuzaklara düşebiliyoruz. Ancak bunların farkında olup, bunun yerine sosyal medyanın bizi güçlendirecek araçlarını kullanabilmek gerçekten kendimiz için yapabileceğimiz en iyi şeylerden birisidir diyebilirim.’’ İfadeleriyle yorumunu anlattı.
Öğrenciler kendilerini mesleki anlamda nasıl geliştirebilir?
Konuşmasına öğrencilerin mesleki gelişim sürecini ele alarak devam eden Ayşe Özden UMUR ‘’İkinci konu başlığım, mesleki anlamda kendimizi nasıl hazırlayabiliriz? İlk adım; önce okuldan başlayarak, sektörü iyi incelemek. Bu okulda; hangi fırsatlar, hangi olanaklar var, bize ne tür imkanlar sunacak, akademik kadroda ne tür yetkinlikler var, hangi konuda hangi akademisyenden yardım alabilirim diye düşünmeniz gerekir. Hocalarınızla iletişim kurmanız gerekir. Onlar da sizi iyi tanıdıklarında, sektörle de bağlantıları kuvvetliyse, iş fırsatları için sizi düşünebilirler. Veya bizim var olan artı yönlerimizi daha öne çıkartacak şekilde bize ödevler ve projeler verebilirler. Dolayısıyla önce üniversite kaynaklarımız konusunda bilgi sahibi olmak gerekiyor. Ben Marmara Üniversitesi’nin imkanları hakkında web sitesinden çok kısacık bir araştırma yaptığımda; etkinlikleri, platformları, kulüpleri ve birçok alt yapıyı gördüm. Marmara Üniversitesi gerçekten çok köklü bir kurum. Çok ciddi akademisyenleri var. O kadar mükemmel bir akademik kadrosu var ki şu anda misafir ettikleri; İstanbul Arel ve İstanbul Aydın Üniversitesi’nin başında bugün ciddi sayıda akademisyenler Marmara’dan mezunlar. Bu da Marmara Üniversitesi’nin ne kadar güçlü bir kurum olduğunu gösteriyor. Ve bu üç okulun akademik kadrolarının birbiriyle bu kadar yakın ilişkide olması, ne kadar iyi iş birlikleri yapabileceği konusunda da büyük önem taşıyor.
Sektördeki sivil toplum kuruluşlarını çok iyi tanımanız; onların her birinde bugüne kadar neler yapıldığını, hedeflerinin neler olduğunu, hangi konularda güçlü olduklarını, bize neler sağlayabileceklerini, onlardan neler talep edebileceğinizi düşünmeniz gerekiyor. ‘’ şeklinde konuştu.
Ayşe Umur, son olarak değişim ve dönüşüme ayak uydurmanın önemini vurgulayarak konuşmasını bitirirken, öğrencilerden gelen birtakım sorular da yanıtlanarak seminer tamamlandı.